2. EBEVEYNLİK PLANI

Boşanmak mı İstiyorsunuz? Önce Ebeveynlik Planı Geliştirin: Müşterek Çocuğunuz Boşanmanıza Rağmen Analı-Babalı Büyüsün

Prof. Dr. Abbas Türnüklü

Dokuz Eylül Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Psikoloji Bölümü, Uygulamalı Psikoloji Anabilim Dalı, İzmir

Evlilik kadar, boşanmakta toplumsal yaşamın doğal ve kaçınılmaz bir parçasıdır. İnsanlar için birlikte yaşama isteği kadar birliktelik doyurucu olmadığında, ayrılmayı istemek de doğal ve insani bir davranış ve seçimdir. Toplumsal yaşamda, evlilik kararı ve süreci, hem evlenen kişiler hem de en yakın akrabaları, dostları, iş arkadaşları tarafından desteklenir ve teşvik edilirken, hatta düğünler ve partiler düzenlenirken; boşanma ve ayrılık süreci, lanetli, istenmeyen, arzu edilmeyen ve kaçınılan bir alanmış gibi davranılmaktadır. Evlenirken yaşanılan mutluluklar, neşe, işbirlikli davranışlar, olumlu enerji, umut ve hayaller yerini, boşanma sürecinde mutsuzluğa, keyifsizliğe, üzüntüye, ıstıraba, strese, umutsuzluğa, tükenmişliğe, rekabete, öfkeye, kine ve çekişmeye bırakır. Ancak esas olan, bireyin kendi yaşamı üzerindeki özgür iradesi çerçevesinde mutlu ve keyifli yaşama tercihidir. Evlenme tercihi de ayrılık/boşanma tercihi de doğal ve insani bir durumdur. Ancak, boşanma sadece boşanan/ayrılan eşleri değil aynı zamanda müşterek çocuklarını ve onların geleceğini de belirleyen bir konudur. Bu nedenle “boşanma kararı”, eşlerin, ayrılık sürecinde yaşanan olumsuz ve yıkıcı anlaşmazlıkların ve etkileşimlerin yol açtığı yoğun, olumsuz ve yıkıcı duygularının altında verdikleri kararlara bırakılmayacak kadar ciddi bir toplumsal konudur. Dolayısıyla, “boşanma”, insanların özgür ve iradi seçimlerine saygı duyularak, hem eşlerin hem de müşterek çocukların çıkarları ve gereksinimleri açısından en yararlı ve onurlu olacak şekilde yönetilmesi gereken toplumsal bir konudur.

TUİK istatistiklerine göre, Türkiye’de boşanan çiftlerin sayısı 2022 yılında 180 bin 954’e ulaşmıştır. Yıllar içinde boşanma oranları Tablo 1’de de görüldüğü gibi artış göstermektedir. Evlilik süresine göre boşanmalar incelendiğinde, 2022 yılında gerçekleşen boşanmaların %32.8’i evliliğin ilk 5 yılı, %21.6’sı ise evliliğin ilk 6-10 yılı;  %15,9’u ise evliliğin ilk 11-15 yılı içinde gerçekleşmiştir. Son bir yıl içinde kesinleşen boşanma davaları sonucunda 2022 yılında 180 bin 592 çocuk velayete verilmiştir. 2014 yılında velayete verilen çocuk sayısı 107.337 iken, 2022 yılında ise bu rakam 180.592’ye yükselmiştir. Boşanma davaları sonucu, çocukların velayetinin çoğunlukla anneye verildiği görülmektedir. Çocukların velayetinin son 9 yılda ortalama %75’i anneye, %25’i ise babaya verilmiştir (https://data.tuik.gov.tr).

Tablo 1’de yer alan rakamlar göstermektedir ki, yıllar içinde boşanmalar ve velayete verilen çocuk sayıları hızla artmaktadır. Dolayısıyla hem boşanma süreci hem de boşanma sonrası çocukların nasıl yetiştirileceği, toplumların önünde ciddi bir sorun olarak gündeme gelmektedir. Boşanma sonrasında evliliklerin dağılmasına ve çözülmesine paralel olarak çocuklar, süreçten doğrudan etkilenmektedir. Boşanmanın nasıl gerçekleştirildiğine bağlı olarak boşanmış eşlerin birer ebeveyn olarak işbirliği ve rekabeti, doğal ve kaçınılmaz olarak çocukların yetiştirilmesi sürecini de doğrudan etkilemekte ve belirlemektedir. Bu nedenle “boşanmaların nasıl gerçekleştirildiği”, hem eşlerin iyi oluşları ve psikolojik sağlıkları açısından, hem de ebeveynlerin boşanma sonrası işbirliği yapma kapasiteleri ile çocukların üstün yararına yönelik ebeveyn katkıları açısından üzerinde durulması gereken ciddi bir konudur. Yıllar içinde velayete verilen çocukların sayısı artarak devam edeceği için eşlerin boşanmalarına rağmen yine de çocuklarını “birlikte ebeveynlik” yaparak büyütmelerinin garanti altına alınması, toplumsal bir gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır.

Tablo 1. Yıllara göre boşanma oranları ve velayete verilen çocuk sayıları

Evliliğin çözülmesi ve boşanma, hem yetişkinlerin hem de çocukların uyum sağlaması gereken stresli ve dramatik bir yaşamsal geçiş sürecidir  (Amoto, 2000, 2010; Braver ve Lamb, 2013). Boşanan yetişkinler ile evli yetişkinler birçok araştırmada psikolojik iyi oluş, mutluluk, depresyon, kaygı, sosyal izolasyon, olumsuz yaşam olayları, alkolizm ve sağlık problemleri bakımından karşılaştırılmıştır. Araştırmalar sonucunda boşanmış ebeveynlerin genellikle daha çok güçlük çektikleri ve sorun yaşadıkları saptanmıştır (Amoto, 2014; Braver ve Lamb, 2013). Evliliğin çözülmesine paralel olarak eşlerin yaşamlarında da çok sayıda değişim söz konusudur. Bunlar; uzun süreli bir ilişkiyi bitirmek, öfke ve üzüntü duygularıyla başa çıkmak, ikametgâh değiştirmek, yaşam standardında düşüş yaşamak, tek ebeveyn olarak yaşamaktır (Amato, 2010). Boşanmaya paralel olarak, velayeti alan çoğu ebeveynin ve çocuklarının yaşam standartlarda sıklıkla düşme yaşanmaktadır. Ekonomik güçlük çocuklarda psikolojik ve davranışsal sorunların yaşanma riskini arttırırken beslenmelerini ve sağlıklarını da olumsuz yönde etkilemektedir (Amato, 1994). Ekonomik zorluklar aynı zamanda velayeti alan ebeveynin daha dar gelirli ailelerin yaşadığı çevrelerde ve sıklıkla kişilerarası şiddetin daha fazla olduğu mahallerde yaşamayı ve çocukların eğitimine daha az kaynak ve zaman ayırmasına neden olabilmektedir. İlaveten, çocuklar ile ilgilenme ve etkileşime girme süreçleri de azalmaktadır. İki ebeveynin paylaştığı tüm işler artık sadece bir ebeveyn tarafından yapılır hale gelmektedir. Dolayısıyla da tek bir ebeveynin çocukla ilgili sorumluluğu arttığından, kişinin bazen gücünün ötesine geçildiğinde, oluruna bırakılan çocukla ilgili işler, gelecekte birer sorun olarak ebeveynlerin karşısına çıkabilmektedir. Ayrıca çocukların bir ebeveyni ile zaman içinde azalan temas sıklığı ve kalitesi de onların sosyal duygusal gelişiminde ve okul başarısında ve motivasyonunda sorunların ortaya çıkmasına vesile olabilmektedir. Dolayısıyla, boşanmanın çocukların yaşam ve büyüme kalitelerini doğrudan olumsuz yönde etkilediğini de söylemek mümkündür.  

Boşanma süreci, genellikle ebeveyn-çocuk ilişkisini yıpratır, duygusal kayıplara, ekonomik sıkıntılara, taşınma vb. olaylar ile yaşama yeni güçlüklerin ve streslerin girmesine vesile olur. Boşanma sonrası uyum sürecinde; psikolojik, davranışsal ya da sağlık sorunları ortaya çıkabilir. Kişiler yeni rolleriyle yaşamaya başlar, kimlik ve yaşam stili evlilik sürecinden farklılaştığı için kısa ve uzun süreli krizlerle yüzleşmek de söz konusu olabilmektedir (Amato, 2000). Dolayısıyla boşanma sonrasında hem ebeveynlerin hem de çocukların yaşamlarındaki değişimin ve geçişin ortaya çıkardığı stresle başa çıkabilmesi ve uyum açısından kişisel yeterliklerinin arttırılması için sosyal destek almaları gerekmektedir (Warshak, 2014; Amato, 2000).

Boşanma sonrası çoğu çocuk, süreçle başa çıkamamaktadır. Çocuklar, sorunlu davranışlar, okulu terk etme, yetersiz okul performansı, psikolojik yardıma gereksinim duyma, düşük iyi oluş, suça dahil olma, yakın ilişki kurma ve sürdürmede güçlük, okul içi davranış sorunu yaşama, psikolojik uyum sorunu yaşama, düşük öz-saygı ve kişilerarası ilişkilerde güçlük (Zill, Morrison ve Coiro, 1993; Chase‐Lansdale, Cherlin ve Kiernan, 1995; Amato ve Boyd, 2014; Amato, 1994, 2010, 2014; Lamb, 2008) gibi süreçlerle sıklıkla yüzleşebilmektedir.

İlaveten çocuklar, davranış sorunları, psikolojik uyumsuzluk, sosyal zorluk, sorunlu kişilerarası ilişkiler, olumsuz ve zayıf benlik kavramı, depresyon, kaygı ve antisosyal davranışlar, ailesi dağılmamış (boşanmamış) çocuklara göre daha çok deneyimleyebilmektedirler (Strohschein, 2005, Amato, 1994). Benzer şekilde boşanmış ailelerin çocukları, boşanmamış ailelerin çocukları ile karşılaştırıldığında; yukarıda belirtilen dezavantajlı durumların devam ettiği ve boşanmış ailelerin çocuklarının yetişkin yaşamlarında daha az eğitim aldığı, daha az gelir elde ettiği, evlilik dışı çocuk yapma olasılığının ve depresyona girme riskinin daha yüksek olduğu ve fiziksel sağlığının daha düşük olduğu da saptanmıştır (Amato, 2014).

Özellikle küçük yaşlarda, ebeveyn boşanması ile karşılaşan çocukların, sosyal ve duygusal gelişimleri açısından büyük yaşlara göre daha fazla risk taşıdıkları saptanmıştır (Zill, Morrison ve Coiro, 1993). İlaveten boşanma, sadece boşanma sonrası süreci değil, aynı zamanda boşanmış ailelerin çocuklarının yetişkin yaşamlarını da etkileyebilmektedir. Boşanmış ailelerde yetişen birçok çocuğun düşük sosyo-ekonomik düzey, daha düşük iş statüsü, daha az eğitim, daha düşük yaşam standardı, düşük psikolojik iyi oluş, daha fazla davranış sorunu, artan evlilik sorunları, daha düşük evlilik doyumu, yüksek boşanma riski, artan tek ebeveyn olma riski, fiziksel sağlıkta düşüş ve büyük olasılıkla boşanma ile sonuçlanan bir evliliğe sahip olma olasılıkları da vurgulanmaktadır (Amato, 2000, 1994). Benzer biçimde Amato (2010)’nun birçok çalışmayı sentezleyerek elde ettiği sonuçlara göre çocukların davranış problemleri, uyuşturucu kullanımı, suçlu davranışlar, akademik başarı, psikolojik iyi oluş, evlilik dışı doğum yapma, yetişkinlikte tutarsız ilişkiler ile “boşanma sonrası geçiş” arasında ilişki saptanmıştır.

Müşterek çocuklar ile ebeveynlerin yaşadığı tüm bu olumsuzluklara rağmen eşler; iyi gitmeyen, birlikte olmaktan mutlu olmadıkları ve içinde olmayı ve sürdürmeyi tercih etmedikleri evliklerini, her gün farkında olarak ve hissederek sürdürmeye devam etmeli midirler? Evlilik kararı da boşanma kararı da bir yaşam tercihidir ve bu tercihlerin kutsal bir tarafı yoktur. Sadece evlilik ya da boşanma kararının hem eşler hem de müşterek çocuklar açısından en doğru, yapıcı ve barışçıl olarak nasıl alınması gerektiğine ve sonuçlarının eşler ve çocuklar açısından en iyi olmasına odaklanılması önemlidir. Evlenmek de boşanmak da toplumsal yaşamın doğal bir parçası ise, insanları evli kalmaya zorlamak yerine, “karı-koca ya da eş” kimliklerini ve rollerini nasıl sonlandırabilecekleri ve “ebeveyn” kimliklerini ve rollerini nasıl sürdürebilecekleri üzerine odaklanılmasına gereksinim vardır. Bu makalede boşanmaya ya da evliliği sürdürmeye ilişkin bir karardan çok boşanmanın nasıl yönetilmesi ve yukarıda ifade edilen olumsuzların en aza nasıl indirilebileceği müzakere edilmektedir.

Nasıl Boşanmalı? Ayrılık Süreci Nasıl Yönetilmeli?

Aile içi anlaşmazlıklar, boşanmadan önce başlayan ve uzun süre devam eden bir süreçtir. Boşanma öncesi aile içi anlaşmazlıklar yaşanırken, çocuklar bu sürecin doğrudan şahidi ve zaman zaman da ebeveynlerin olası müttefiki olma durumunda kalabilmektedir.

Boşanma ile birlikte aile bütünlüğünün bozulması, ekonomik kayıplar, yaşam standardındaki düşmelerin yanı sıra ebeveynlerin duygusal kaynaklarının da tükenmesi nedeniyle “bekar ebeveynler çocuklarının gereksinimlerine daha az duyarlı” hale gelebilmektedir. Dolayısıyla bekâr ebeveynler sıklıkla çocuklarının gereksinimlerine daha az duyarlı oldukları için onları etkili bir şekilde izleyemezler ve tükenmişlikle birlikte devam eden sert disiplin yaklaşımları gösterebilmektedirler. Dolayısıyla boşanma, kişiler için ne kadar fazla stres kaynağı olursa, o kadar çok çocuklar için risk kaynağı olabilmektedir (Amato ve Boyd, 2014).

Benzer biçimde De Bruijn ve arkadaşlarının (2018) çok sayıda yaklaşımı özetleyerek, “boşanmanın” hem ebeveynleri hem de çocukları etkileyebilecek en önemli stresli olayların başında gelen önemli bir yaşam olayı olduğunu ifade etmektedir. Boşanma sonrası çocukların iyi oluşlarını ve konforunu sağlamak için aileden kaynaklı yıkıcı anlaşmazlıkların ve benzeri sorunların yapıcı yönetimine gereksinim vardır. Çocuklar, boşanma sonrası her iki ebeveyni tarafından da eşit bakım görme ve doğrudan etkileşime girerek temas etme hakkına sahiptir. Dolayısıyla boşanma sonrası, her iki ebeveynin de annelik ve babalık sorumluluklarını ve ödevlerini yerine getirebilmelerini ve çocukların her iki ebeveyninden de faydalanmasını sağlayabilmek için bağlayıcı bir “ebeveynlik planı” hazırlanmasına gereksinim vardır (De Bruijn, Poortman ve Van Der Lippe, 2018).

Boşanma süreci eşleri birbirine karşı düşmanlaştırmadan ve birbirleriyle çocukları üzerinden rekabet eder hale getirilmeden gerçekleştirilmelidir. Boşanma sürecini birbirleriyle rekabet ederek karşılıklı kusur arayışı içerisinde, suçlamalar, olumsuz yüklemeler, yıkıcı ve saldırgan duygular ile yöneten eşlerin boşanma sonrası ortak çocuklarını büyütürken işbirliği yapmaları ve dayanışmaları güçtür.  Boşanma süreci, sadece “eşlerin” duygularını ve gereksinimlerini odağa alarak değil, aynı zamanda, “müşterek çocuklarını” nasıl büyüteceklerini ve çocuklarının üstün yararını, psikolojik ve sosyal-duygusal gereksinimlerini “merkeze” alarak gerçekleştirilmelidir. Evli kişiler, boşanma sonrası eski eşlerinden nefret edebilirler, onları sevmeyebilirler, saygı duymayabilirler; ancak müşterek çocuklarını büyütürken, çocuklarının annesini ve babasını sevmeme, saymama ve onunla işbirliği yapmama ve doğrudan etkileşime girmeme lüksüne sahip değildirler. Bu nedenle “boşanma”, “arabuluculuk masasında”, eşlerin/tarafların birbirine karşı insani değerlerini kaybetmeden, olumlu, yapıcı, bağlayıcı ve insanileştirici bir şekilde “anlaşmalı boşanma protokolü” hazırlayarak gerçekleştirilmelidir. Eşler/taraflar, arabuluculuk masasından, müşterek çocuklarını birlikte karşılıklı yapıcı etkileşime girerek ve dayanışarak büyütebilecekleri şekilde; aynı zamanda hem birbirlerini karşılıklı anlayabilirler hem de seçimlerini, kararlarını net ve yalın bir biçimde alabilir şekilde iradi güçlülükle ayrılması gerekir. Aksi takdirde, boşanma sonrasında da anlaşmazlıklarını sürdüren, birbirleriyle rekabet eden ve yıkıcı etkileşimlere giren ebeveynler hem kendilerinin hem de çocuklarının, iyi oluşlarını, uyumlarını ve psikolojik sağlıklarını olumsuz yönde etkileyeceklerdir.  Bu nedenle, eşlerin/tarafların boşanma sonrası birbirleriyle daha yapıcı, saygılı, işbirliği içinde “ebeveynlik” yapabilir hale gelebilmeleri için; boşanmanın arabuluculuk masasında, “ebeveynlik planı” ve içerdiği temalar üzerinden karşılıklı müzakere ederek, uzlaşarak ve anlaşarak gerçekleştirilmesi gereklidir.

Ebeveynlik planı, “anlaşmalı boşanma” sürecinde, özellikle velayet ve ebeveyn ziyaretlerine ilişkin sorunların çözümünde ve birlikte ebeveynliğin kolaylaştırılmasında kullanılabilecek önemli bir araç olarak görülmektedir. Ebeveynlik planı çocukların üstün yararına ve farklı gelişimsel evrelerden geçerken gereksinimlerinin kim tarafından, ne şekilde ve nerede karşılanacağına yönelik kararların birlikte müzakere edilerek ve uzlaşılarak verilmesine yönelik bir çözüm aracı olarak sunulmaktadır (Sanders, 2007; Guinty, 2019). Ebeveynlik planları birçok ülkede boşanma hazırlığının standart bir prosedürü haline gelmiştir. Aynı zamanda boşanma sonrası, birlikte ebeveynlik için ebeveynlerin kendi aralarında ya da bir hukukçu veya ruh sağlığı uzmanlarının yardımıyla geliştirilen resmi planlardır (Sanders, 2007).

Batı literatüründe boşanma sonrası “ebeveynler ile çocuk” arasındaki ilişkiyi düzenlemek için “ebeveynlik planı” kavramı öne sürülürken; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda ve Türk Medeni Kanunu’nda “kişisel ilişki düzenlemesi” söylemi benimsenmiştir.  

  • Anayasa: Madde 41/ (Ek fıkra: 7/5/2010-5982/4 md.). Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir.
  • Türk Medeni Kanunu Madde 182 – Mahkeme boşanma veya ayrılığa karar verirken, olanak bulundukça ana ve babayı dinledikten ve çocuk vesayet altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra, ana ve babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler.
  • (Ek ikinci fıkra:24/11/2021-7343/37 md.) Mahkeme, kararında kişisel ilişki düzenlemesinin gereklerinin yerine getirilmemesi hâlinde, çocuğun menfaatine aykırı olmamak kaydıyla velayetin değiştirilebileceğini ihtar eder. Velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.
  • Türk Medeni Kanunu Madde 323- Ana ve babadan her biri, velâyeti altında bulunmayan veya kendisine bırakılmayan çocuk ile uygun kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkına sahiptir.
  • Türk Medeni Kanunu Madde 324- Ana ve babadan her biri, diğerinin çocuk ile kişisel ilişkisini zedelemekten, çocuğun eğitilmesi ve yetiştirilmesini engellemekten kaçınmakla yükümlüdür.

Bu makalede, boşanma sonrası “ebeveyn ile çocuk” arasındaki ilişkiye “kişisel ilişki” lensi kullanılarak tartışmak ve incelemek yerine “ebeveyn-çocuk”, “anne-çocuk” ve “baba-çocuk” arasındaki ilişki üzerinden tartışmanın daha doğru olduğu düşüncesi benimsenmiştir. Bu nedenle “ebeveyn-çocuk” arasındaki ilişki “ebeveynlik planı” söylemi üzerinden müzakere edilmektedir. Anne/baba ve çocuk arasındaki ilişkiye “kişisel ilişki” lensi ile bakmak yerine “ebeveynlik ilişkisi” lensiyle bakmanın daha uygun olduğu düşünülmekte ve benimsenmektedir.

Velayet süreci, çocuğun yaşamındaki kararların ve seçimlerin, sahipliğini ve sorumluluğunun tek bir ebeveyne ya da ortak velayette olduğu gibi her iki ebeveyne de verilme sürecini işaret eder. Ancak ortak ya da paylaşılmış “birlikte ebeveynlik” ise çocukların nasıl büyütüleceğine ve yetiştirileceğine ilişkin kararların birlikte alınmasını, uygulanmasını ve çocuğun zamanının birlikte bölüşülmesini işaret eder.  Boşanmadan sonra, çocuklar, bir ebeveynini ziyaret etmez; onun yerine ebeveynlik düzenlemeleri aracılığıyla, her iki ebeveyni ile de önemli bir miktarda birlikte sık ve nitelikli zaman geçirirler. Bu süreç çocuğun gelişimsel gereksinimleri ve üstün yararı çerçevesinde yapılandırılır. Burada odak nokta, çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamak için birbirleriyle yarışan ve çekişen ebeveyn davranışları yerine, çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamak için işbirliği içinde çalışan ve dayanışan ebeveyn davranışlarıdır (Connel, 2010). Boşanma sonrası sosyal destek açısından ebeveynlerin ve akrabaların varlığı ve teması çok önemlidir (Amato, 2000). Ebeveynlik planları aracılığıyla çocukların büyüme sürecinde hem ebeveynleri hem de ebeveynleri üzerinden yakın akrabalarının sosyal, psikolojik ve kültürel desteği ve doğrudan katkısı da garanti altına alınmış olunacaktır. Çocuklar büyürken gereksinim duyduğu sevgi, koşulsuz kabul, aidiyet gibi psikolojik ihtiyaçları ile maddi gereksinimleri sadece tek bir ebeveyni tarafından değil, her iki ebeveyni tarafından da “eş zamanlı” karşılandığı takdirde sağlıklı büyüyecektir.  

Boşanma sonrası ebeveyn işbirliğini ve dayanışmasını yapılandırmak için geliştirilen “ebeveynlik planı” anne ve babaların ebeveyn sorumluluklarının düzenlendiği, ortak çocukların büyüme sürecinde yaşamlarına ve iyi oluşlarına katkı vermek için somut düzenlemelerin yer aldığı yazılı bir anlaşma metnidir (Peterson, 1999; Guinty, 2019). Dolayısıyla bu anlaşma metninin hazırlanma süreci, “arabuluculuk” toplantılarında eşlerin etkileşimlerinin ve ilişkilerinin gelişmesine katkı verecek şekilde uzlaşılarak organize edilmelidir. Böylece boşanma sonrası, ebeveynler arasında ortaya çıkabilecek olası anlaşmazlıkların ve yıkıcı etkileşimlerin hem azalmasına hem de önlenmesine de katkı verilmiş olunacaktır. Bu nedenle ebeveynlik planlarının boşanan eşler tarafından işbirliği içinde müzakere edilerek hazırlanmasının önemi büyüktür. Birlikte işbirliği içinde müzakere edilerek hazırlanan bir ebeveynlik planı boşanma sonrası, her iki ebeveynin de çocukların yaşamına aktif katılımına, desteğine ve sorumluluk almasına da katkı verecektir   (De Bruijn, Poortman ve Van Der Lippe, 2018; Peterson, 1999). Bu yönüyle ebeveynlik planları; boşanma sonrası, “birlikte ebeveynlik” sürecini de garanti altına almaya yönelik yeni bir anlayış da getirmektedir.

Boşanma sürecinde, yasal süreçte, “mali-finans konuları” ile sahip olunan “malların bölüşümüne” daha çok enerji harcanmaktadır. Buna karşın, çocukların velayeti ve sağlıklı büyütülmesi ile boşanma sonrası “birlikte ebeveynlik” konularına yeterince odaklanılmamaktadır (Tompkins, 1995). Evliliklerin çözülmesinden ve sonlanmasından sonra çocukların velayeti, çocuk desteği ve nafaka, evlilik mallarının bölüşümü ve eski eşlere tazminat ödenmesi gibi konular müzakere edilmeye başlanmaktadır (Kisthardt, 2005). Ancak mahkemelerde mali finans konuları ile sahip olunan malların bölüşümü ana müzakere konuları haline gelmekte ve daha çok enerji ve zaman harcanmaktadır (Tompkins, 1995). Finans konuları ile malların bölüşümü konuları, oldukça rekabetçi, kusur arayıcı ve sıklıkla da eşlerin birbirini örseledikleri ve suçladıkları bir olumsuz ve yıkıcı yarış ve rekabet alanı haline gelmektedir. Dolayısıyla da eşler boşanma sürecinden, incinmiş ve yıpranmış olarak çıktıkları için boşanma sonrası işbirliği yapmaları ve müşterek çocuklarını birlikte, işbirliği içinde etkileşime girerek ve dayanışarak büyütmeleri sürecinde, ebeveynlerin birbirlerini desteklemeleri oldukça güçleşmektedir (Kisthardt, 2005). Dolayısıyla, çocukların velayeti ve sağlıklı büyütülmesi ile boşanma sonrası “birlikte ebeveynlik” konularına yeterince odaklanılmamaktadır. Boşanma sürecinde, esas konu, hangi arabayı ya da mülkü kimin alacağı ya da satılıp ne kadar para elde edileceği değil çocukların sosyal, duygusal, ahlaki ve fiziksel gereksinimlerinin nasıl yerine getirileceği ve büyüme sürecinde temel gereksinimlerin hangi kalitede karşılanacağıdır (Tompkins, 1995).

Boşanma sayılarındaki artış, çocukların yaşamlarının yeni koşullara uygun olarak nasıl düzenleneceği konusundaki tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Boşanma sonrası mahkeme kararı sonucu, sadece hafta sonlarında velayeti almayan ebeveynle geçirilen eğlenceli zamanın yerine ikame edilecek ve çocukların psikososyal ve duygusal gereksinimlerini karşılayacak yeni yaklaşımlara ihtiyaç olduğu ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla çocukların gelişimsel ve psikolojik ihtiyaçlarını dikkate alan ve çocukların ebeveynlerinin her biriyle gelecekteki ilişkilerinin şekline karar verirken, mahkemelere ve ruh sağlığı uzmanlarına alternatifler sunan bir “ebeveynlik planı” seçeneği ortaya çıkmıştır (Kelly, 2005). Böylece boşanma sonrası, ebevbeynlerin sorumluluklarını ve ödevlerini belirleyen ve tanımlayan, çocukların yaşadıkları ebeveyn krizlerini azaltan, günlük-gecelik-haftalık ebeveyn ziyaretlerini ve etkileşimleri ile temasını planlayan, çocukların babalarıyla etkileşimlerini ve ilişkilerini düzenleyen, çocuğun dünyasına babaların sık ve nitelikli katılımını organize eden, çocukların uyumunu dikkate alan ve ebeveynlerin işbirliklerini ve anlaşmazlıkların yapıcı yönetimini düzenleyen, çocukların gelişimsel ve psikolojik gereksinimlerini kapsayan “ebeveynlik planları” geliştirilerek boşanmanın gerçekleştirilmesi bir gereksinim haline gelmiştir. Böylece boşanma sonrası, her bir ebeveynin çocukların büyütülmesinde nitelikli katkı vermesi ve çocukların yetiştirilme sürecinin aktif bir parçası olması, garanti edilmiş olacaktır (Kelly, 2005; Tompkins, 1995).

Boşanan evli çiftler, “ebeveynlik planlarını” geliştirirken bir “arabulucu avukat” ve “ruh sağlığı” çalışanından doğrudan destek almalıdır. Planda, çocukların yaşlarına uygun gereksinimlerine, yıllara dayalı, gelişimsel ve kapsamlı olarak yer verilmelidir. Ebeveynlik planı geliştirilirken çocukların farklı gelişim dönemlerindeki psikolojik, biyolojik, bilişsel, ahlaki ve fiziksel gereksinimleri göz önünde bulundurulmalıdır. Plan, çocukların bakımını içerdiği kadar, olası anlaşmazlıkların çözümünü ve yönetimini de içermelidir (Kisthardt, 2005). Ebeveynlik planı, boşanma gerçekleştikten sonra, çocuklarının büyüme sürecinde, ebeveynlerin sorumluluklarını ve görevlerini değişen koşullara göre yeniden düzenlediği için çocukların psikolojik sağlığını, sosyal-duygusal ve ahlaki gelişimini ve fiziksel iyiliğini geliştirmeye katkı vermelidir (Tompkins, 1995).

Lamb (2016) çok sayıda araştırma sonucunu sentezleyerek, ebeveynleri boşanmış çocukların her iki ebeveyni ile de gelecekte de “sık ve nitelikli” olarak doğrudan temas ve etkileşim kurması gerektiğini vurgulamaktadır. Oyun, disiplin, temel bakım, sınır belirleme ve yatma saati gibi konularda çocukların ebeveynleri ile etkileşime geçmeleri ve bu etkileşimin her iki ebeveyn açısından da tutarlı olması gerekmektedir. Dolayısıyla, deneyimlenen ebeveyn-çocuk etkileşimleri, bir yandan ebeveynlerin çocuklarının gereksinimlerini daha iyi anlamalarına vesile olurken öte yandan ebeveynlerin, ebeveynlik becerilerinin ve çocuklarının gelişimsel gereksinimlerini karşılamak için hangi davranışları göstermesi gerektiğine yönelik bilgilerin önemini de ortaya çıkarmıştır (Warshak, 2014). Özellikle boşanmalarda evden ayrılan ebeveyn, çocuklarıyla yeteri kadar doğrudan sık ve nitelikli etkileşime ve temasa geçememektedir. Bu süreç özellikle küçük çocuklar için çok önemlidir. Ebeveynlerin bir arada olması, banyo yapmak, ağrıları ve endişeleri yatıştırılmak, yatmadan önce yapılan ritüeller, gecenin ortasında rahatlatılmak, geceleri ve sabahları sarılarak ve öpülerek yatırılmak ve kaldırılmak gibi konular çocuklara güven vermektedir ve ayrıca sosyal ve duygusal gelişimleri açısından da gereklidir. Ancak, evden ayrılan ebeveynin 1-3 saatlik ev ziyaretleri, çocuklara bu konularda destek sağlamakta ve “çocuk-ebeveyn” arasındaki “güvenli bağlanmayı” derinleştirmede yetersiz kalmaktadır (Lamb, 2016).

Kelly (2005) özellikle küçük çocukların olgunlaşmamış hafızaları ve zayıf zaman duyguları nedeniyle babalarıyla da yeterli, sık ve nitelikli temas, etkileşim ve bağ kurma gereksinimi duyduklarını belirtmektedir. Küçük yaşta babanın çok seyrek teması, etkileşimi ve ilişkisi ile yüzleşen çocukların temel bakım veren bir diğer ebeveyni ile yaşadığı kayıp, endişe duygusu ve kuramadığı nitelikli bağ nedeniyle uzun dönemde olumsuz etkilenme ile karşı karşıya kalma olasılığı yüksektir. Boşanma sonrası, hem çocukların dayanıklılığını arttırmak hem de risk faktörlerini azaltmak amacıyla, her iki ebeveyn arasındaki işbirliğini ve dayanışmayı arttırmak için “ebeveynlik planı” yenilikçi bir seçenek olabilir. Böylece boşanma sonrası standart bir ziyaret planı yerine, farklı yaşlarda çocukların gelişimsel ihtiyaçları çerçevesinde ebeveyn-çocuk ilişkisini geliştiren ve biçimlendiren, çocukların sosyal, duygusal, bilişsel ve ahlaki gereksinimlerine kulak veren ve her iki ebeveyni de sürece aktif katan bir plan, seçenek olarak karşımıza çıkmaktadır. İlaveten Lamb (2016) ebeveynlik planları aracılığıyla, boşanma sonrası çocukların yaşadıkları bazı dezavantajlı durumlara, ebeveynlerin çözüm bulabileceğini belirtmektedir. Bunlar psikososyal uyum, okuldaki davranışlar, okul başarısı, eğitim düzeyi, istihdam potansiyeli, gelir yaratma kapasitesi, antisosyal davranışlar, suça bulaşma, yakın ilişkiler kurma ve sürdürme becerisidir. Bu konularda boşanmış ailelerin çocuklarının anne-babası ile birlikte büyüyen çocuklara göre daha dezavantajlı olduğu vurgulanmaktadır. Dolayısıyla, “boşanmanın doğal ve kaçınılmaz” olduğu modern dünyada, çocukların boşanma sürecinden daha az etkilenmeleri için, boşanma sonrası sürecin “ebeveynlik planları” üzerinden planlanması ve garanti altına alınması bir gerekliliktir (Lamb, 2016).

Çocukların İyi oluşları

Boşanma ile çocukların iyi oluşları arasındaki ilişki çok sayıda araştırmada vurgulanmıştır (Amato, 2000, 2010, Amato ve Boyd, 2014). Boşanma sırasında “ebeveynlik planlarının” geliştirilmesinin temel nedeni boşanma sonrası, boşanma kaynaklı anlaşmazlıkların ve olumsuz sonuçların önlenmesi ve çocukların iyi oluşlarının sağlanması ve garanti altına alınmasıdır. Ebeveynlik planının amacı boşanmış ebeveynlere, boşanmadan sonra, çocuk/ların bakımı ve çocuklarıyla ilgili diğer tüm sorunları yüz yüze müzakere ederek nasıl ele alacaklarını içeren, üzerinde düşünülmüş, uzlaşılmış ve birlikte karar alınmış, bağlayıcı bir belge sağlamaktır. Ebeveynlik planı, birlikte müzakere ederek, anlaşma yoluyla uzlaşarak geliştirileceği için anne ve baba arasında uzlaşma ve anlaşma sağlanacaktır. Dolayısıyla ebeveynlik planı boşanma sonrası ebeveynler için bir yaşam kılavuzu görevi de görecektir. Boşanma sonrasında böyle bir klavuzun varlığı, çocuklara ebeveyn bakımı ve yaklaşımı konusunda nitelik ve nicelik açısından bir yapı ve tutarlılık sağlayarak boşanmanın rekabetçi, yıkıcı, olumsuz ve rahatsız edici sonuçlarını önleyerek ve yatıştırarak çocukların iyi oluşlarına katkı verecektir (De Bruijn, Poortman ve Van Der Lippe, 2018).

Kisthardt (2005) evli çiftlerin hukuken boşanmadan önce müşterek çocuklarının üstün yararını, psikolojik sağlığını, iyi oluşunu ve uyumunu gözeten ve müşterek çocuklarını “birlikte ebeveynlik” yaparak büyütebilmelerini garanti altına alan bir “ebeveynlik planı” geliştirerek boşanmalarını önermektedir. Böylece “evliliğin sonlanmasına” paralel olarak eşlerin, “karı-kocalık” rolleri ve kimlikleri sonlanmasına karşın “ebeveynlik” diğer bir ifade ile “annelik ve babalık” rollerinin ve kimliklerinin devam etmesini sağlanacaktır. Dolayısıyla, boşanma sonrası çocukların eşzamanlı olarak hem anne hem de baba desteği ve koruyuculuğu altında, birlikte büyütülmeleri garanti altına alınmış olunacaktır. Bu nedenle evli çiftler, bir “ebeveynlik planı” hazırlayarak müşterek çocuklarının üstün yararını, psikolojik sağlıklarını, uyumlarını, iyi oluşlarını ve “birlikte/ortak ebeveynlik” sürecini yapılandırarak evliliklerini sonlandırma konusunda teşvik edilmelidir. Geliştirilen ebeveynlik planı çocukların gelişimini, büyüme sürecinde psikolojik, biyolojik, bilişsel ve sosyal-duygusal gereksinimlerini, okul davranışlarını ve başarılarını ve yıllar içinde değişen gelişimsel gereksinimlerini de dikkate almalıdır.

Kelly (2005) çocukların boş zamanlarının ebeveynlere bölüştürüldüğü takdirde, boşanan kadınların üzerindeki iş yükünün de dengeleneceğini vurgulamaktadır. Çocukların tüm yıl boyunca, ev ödevi, disiplin ve fiziksel bakımları gibi okul ihtiyaçlarının karşılanması sürecinde tüm sorumluluğun sadece annelere değil babalara da bölüştürülmesi, hem annenin yükünü dengelerken hem de çocukların babalarıyla daha sık ve nitelikli etkileşim ve temas kurmalarına imkân ve fırsat verecektir. Bu süreçten en çok küçük çocuklar fayda sağlayacaktır. Küçük çocuklar sevilen bir ebeveynden uzak ve ayrı kalmanın zararlı etkilerine daha az maruz kalacaklardır. Küçük çocukların hafızaları, zaman duyguları, dil becerileri, sınırlı olduğu için ebeveyn birlikteliklerinin ani azalışını anlamlandırmakta güçlük çekmektedirler. Bu süreç onların acı çekmelerine, kafa karışıklığına, özlem ve yoksunluk duygularını yaşamalarına neden olmaktadır. Birincil sevgi nesnelerinden birisi olan anne ya da babanın seyrek ziyareti, değişen koşullar nedeniyle depresyon ve kaygı yaşanmasına neden olmaktadır (Kelly, 2005).

Ebeveynlik planları çocukların üstün yararına, gereksinimlerine ve çıkarlarına odaklı olmalıdır. Ebeveynlik planı arabuluculuk masasında, bir arabulucunun kolaylaştırıcılığında, yüz yüze müzakere ederek, uzlaşarak ve anlaşarak geliştirildiği takdirde, ebeveynler boşanma sonrası daha da uyumlu ve uygun hareket edeceklerdir. Bu yolla, boşanma sonrası birlikte ebeveynlik garanti altına alınacağı için çocukların iyi oluşlarına ve üstün yararına daha fazla katkı verilmiş olunacaktır (De Bruijn, Poortman ve Van Der Lippe, 2018). Ebeveynlik planı aynı zamanda, boşanma sonrası, çocuklar üzerinden ebeveynler arasındaki rekabeti, yıkıcı anlaşmazlıkları, olumsuz dili ve yaklaşımı, yıkıcı ve itici davranışları ve ebeveynlerden bir tanesinin sıklıkla da babanın dışlanmasını önleyecek ve nitelikli baba katılımına da katkı verecektir. Dolayısıyla, ebeveynlik görevlerinin yanı sıra hem çocuklarıyla hem de birbirleriyle yeterli, nitelikli ve düzenli olumlu temasa ve etkileşime giren ebeveynler çocuklarının iyi oluşlarına da katkı sağlamış olacaklardır (Braver ve Lamb, 2013).      

Ebeveynlerden Birisinin Yokluğu

Hem annenin hem de babanın varlığı çocukları için büyük önem taşımaktadır. Özellikle küçük çocuklar, bakım veren her iki ebeveyni ile de birer “bağlanma” figürü olarak düzenli etkileşime ve iletişime gereksinim duyarlar. Bakım veren ebeveynlerden birinin eksikliği çocuklarda strese neden olabilmektedir. Boşanma sonrası, velayeti alan ebeveynin hem çocuğa ya da çocuklara bakma hem de dışarıda çalışma durumunda kalması, çocukların daha az ebeveyn gözetimi ve rehberliği altında büyümelerine neden olmaktadır. Azalan ebeveyn desteği ve rehberliği çocukların başarılarını, uyumunu ve sosyal becerilerinin gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir (Braver ve Lamb, 2013). Bu nedenle boşanma sonrası “eş, karı/koca” kimliğinin ve rollerinin sona ermesine karşın, “ebeveynlik” kimliği ve rolleri devam etmektedir ve tek bir ebeveynin çocuklarının tüm bakımını ve sorumluluğunu üstlenmesi, çocukların gelişimini olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bu nedenle boşanmalarına karşın ebeveyn kimlikleri üzerinden çocukların sağlıklı büyüyebilmeleri için anne ve babanın sıkı, düzenli ve nitelikli yapıcı etkileşime girmesi ve dayanışması gereklidir.

Amato (1994) ebeveynlerin çocuklarının büyüme sürecinde onlara, yardım, duygusal destek, koruma, rehberlik, denetim vb. gibi konularda anlamlı ve vazgeçilmez katkı sunduğunu belirtmektedir. Ancak boşanma, ebeveynlerden birisinin evi terk etmesine vesile olmaktadır. Bu birisi de genellikle baba olmaktadır.  Zaman içinde evi terk eden ebeveynin çocuğuyla olan etkileşim ve temas sıklığında ve niteliğinde düşmeler ortaya çıkmaktadır.  Ebeveynlerden bir tanesinin nitelikli yokluğuna bağlı ortaya çıkan etkileşim ve temas sıklığında ve kalitesindeki azalma, boşanma sonrasında çocukların uyum sorunu yaşamasına da neden olabilmektedir.

Babalar boşanma sonrası, çocuklarını çoğu zaman, gün geçtikçe daha az ziyaret ederler. Babaların yokluğu, çocukların yaşadığı sorunların ana kaynağı olarak sıklıkla öne sürülür. Çocukların büyüme sürecinde, yetersiz baba desteği ve tüm sorumluluğun anneye yüklendiği bir ortamda, tek ebeveyn kaynaklı yetersiz denetim ve gözetim altında, çocukların hem sosyal ve duygusal hem de disiplin anlamında sağlıklı büyümeleri ve gelişmeleri güçtür (Lamb, 2008). Hawkins, Amato ve King (2007) babalığın fiziki varlığı ve yokluğundan çok babalığın aktif olup olmamasına vurgu yapmaktadırlar. Baba-çocuk temasının sıklığı ve niteliği, paylaşılan etkinlikler, iletişim ve yakınlık duygularının çocuklarda ve ergenlerde olumlu sonuçlar ortaya çıkardığını ifade etmektedirler. Çalışmada yerleşik olmayan babaların daha az davranış sorunu sergileyen, olumlu duygu hali gösteren ve okulda başarılı olan ergenlerle daha çok ilişki kurma eğilimi gösterdiğini saptamışlardır. Bu sonuçlar iyi davranış gösteren çocukların daha çok baba desteği aldığı gibi bir sonucu da beraberinde getirmektedir. Lamb (2008) babaların, boşanmış olmalarına rağmen, çocuklarının yaşamlarına tam anlamıyla entegre olduklarında çocuklarına hem ekonomik hem de sosyal duygusal anlamda daha fazla destek olduklarını belirtmektedir. Burada en önemli konu, ebeveynler arası anlaşmazlıkların boşanma sonrası devam edip etmediğidir. Artan anlaşmazlıklara paralel olarak baba desteğinin de azalması söz konusu olabilmektedir.     

Ebeveynlik Plan İçerikleri

Standart bir ebeveynlik planı her iki ebeveyni de okul tatilleri, tatiller, doğum günleri ve diğer önemli olaylar dahil olmak üzere evde bakım açısından ayrıntılı ebeveyn sorumluluğunu oluşturmayı ve geliştirmeyi zorunlu kılar. İlaveten; ulaşım, eğitim, din (mezhep) ve tıbbi kararların da yer aldığı önemli alanlarda karar verme sorumluluğunu da içerir. Süreçte ebeveynler arası anlaşmazlıkların ortaya çıkması durumunda mahkeme süreci, arabuluculuk ya da aile danışmanlığı gibi seçeneklerin nasıl uygulanacağına ilişkin de belirlemelerde bulunurlar (Topmkins, 1995).

Standart bir ebeveynlik planı üç temel alana odaklanmalıdır. Bunlardan birincisi, çocuğun hangi ebeveyni ile yaşayacağı ve diğer ebeveynini ile ne kadar zaman geçireceğidir. Bu yerleşim programı çocukların yaşam düzenini tanımlar. Her ebeveynin çocukları ile ne kadar zaman geçireceğini belirler. Tatiller, aile üyelerinin doğum günleri ve özel günler gibi durumlarda çocukların kiminle ne kadar zaman geçireceği belirlenir. İkincisi, çocuk hakkında karar verme sorumluluğu ya da çocuk hakkında önemli kararları hangi ebeveyninin alacağıdır. Çocukların eğitimi, sağlık bakımı ve inanç eğitimi gibi önemli kararları hangi ebeveynin vereceğini belirler. Acil durumlarda her iki ebeveyn de çocuğun sağlığı ve güvenliği gibi konularda karar verebilir. Üçüncüsü ise anlaşmazlık çözüm süreci ya da gelecekte ortaya çıkabilecek anlaşmazlıkların nasıl çözümleneceğidir. Bazen ebeveynlik planları mahkemeler tarafından onaylandıktan sonra da anlaşmazlıklar çıkar. Ebeveynlik planı bu gibi durumlarda anlaşmazlıkların nasıl yönetileceğini ve çözümleneceğini de içerir. Örneğin anlaşmazlıkların çözümü için bir arabulucu ya da kurumun atanması gibi  (https://www.washingtondivorceonline.com).

Ebeveynlik planları geliştirilirken, çocukların gelişimsel özelliklerine ve gereksinimlerine uygun olmalıdır. Plan “ebeveyn” merkezli değil “çocuk” merkezli olmalıdır. Esas olan çocukların temel gereksinimleri ve bunların karşılanmasıdır. Ebeveynlerin görüşleri, arzuları, gereksinimleri ve durumlarına odaklanmak yerine, çocukların gelişimsel becerilerine ve gereksinimlerine duyarlı ve odaklı bir ebeveynlik planı hazırlanmalıdır. Çocukların bebeklik (0-3), okul öncesi (3-5), ilkokul (6-10), ve önergenlik (11-14) ve ergenlik (14-18) dönemlerini kapsayıcı ve gelişimsel gereksinimlerine dayalı boylamsal bir planın varlığı oldukça önemli ve gelecekteki anlaşmazlıklar açısından da önleyici ve koruyucu olacaktır. İlaveten planda, çocukların engelli ya da kronik tıbbi sorunlarının olma olasılığı da dikkate alınmalıdır. Depresyon, anksiyete, dikkat eksikliği, otizm vb. rahatsızlık durumunda neler yapılacağına ve sorumlulukların nasıl bölüşüleceğine de planda yer verilmelidir. Benzer şekilde zaman içinde ebeveynlerden birisinde çıkabilecek psikopatolojik zorluklar ya da bağımlılıklarda (alkol, uyuşturucu vb.) dikkate alınmalıdır  (Sanders, 2007).

Bir “ebeveynlik planı” geliştirilirken Tablo 2’de yer alan aşağıdaki konulara ve içeriklere yer verilmelidir (Kisthardt, 2005, Peterson, 1999; Guinty, 2019).

Tablo 2: Ebeveynlik Planında yer alması gereken konular ve içerikler

Konuİçerik
EğitimEbeveynlik planında çocukların eğitimi gelişimsel olarak ele alınmalıdır. Çocukların devlet okuluna mı yoksa özel okula mı devam edecekleri, ortaokuldan ve liseden sonra dershane süreci ya da özel ders süreci nasıl yönetilecek planda yer verilmelidir. Yıllar içinde artarak devam edecek olan eğitim masraflarını nasıl karşılanacağı da önemli bir konudur. Yaşa, fiziksel ve gelişimsel ihtiyaçlara göre eğitim ihtiyaçları belirlenmelidir. Buna göre özel eğitim gereksinimleri de dikkate alınarak karar alınmalıdır. Sadece özel/devlet ayırımı değil, hangi tipte (Meslek, İmam Hatip, Anadolu, Fen lisesi) lise ve ortaokul seçileceği önemlidir. Aile için önemli ise, hangi yabancı dilin öğrenileceği konusunda da belirleme yapılabilir. Kişisel ilişki düzenlemesinde gelişim dönemlerine göre 0-2 yaş, 3-6 yaş, 7-11 yaş, ve 12-18 yaş için farklı planlamalar yapılmalıdır. 
SağlıkÇocukların rutin sağlık kontrollerinin kim tarafından organize edileceği, sağlık sorunlarına nasıl müdahale edileceği, devlet ya da özel hastane seçimleri, özel sigorta yapılıp yapılmayacağı ve sigorta masraflarının ve olası ek masrafların kim tarafından karşılanacağı müzakere edilmelidir.  Zaman içinde ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarının nasıl yönetileceği de müzakere edilmelidir. Bu bağlamda psikoterapi, konuşma terapisi, özel eğitim, ortodonti tedavisi, koçluk, diyetisyen gibi özel gereksinimler halinde sürecin nasıl yönetileceği, masrafların kim tarafından karşılanacağı da taraflarca belirlenebilir. İlaveten, ameliyat ya da acil durum hallerinde bakım verme sürecinin nasıl yönetileceği de önemlidir. Bu kararlar özellikle ebeveynlerin çalışıyor olması halinde, işyerinden alınacak izinlerle ilgili olarak anlaşmazlıkların da önüne geçebilmek açısından önemlidir, ebeveynlerin dönüşümlü olarak birbirini nasıl destekleyecekleri ve ne şekilde katkı verecekleri müzakere edilmelidir.
İletişim:Ebeveynlerin, hem çocuklarının üstün yararı ve gereksinimleri hem de birbirleri ile ne sıklıkla ve ne şekilde etkileşime geçecekleri önemli bir konudur. Çocuklar bir ebeveyni ile yaşarken diğer ebeveynin çocukla kuracağı iletişimin kalitesinin ve süresinin önemi büyüktür. Ebeveyn-çocuk iletişiminin sıklığı ve niteliği ve mekânı çocukların yaşı ve gelişimsel özellikleri ile örtüşmelidir. İletişim yöntemi ve şekli ebeveynleri karşı karşıya getiren önemli bir sorundur.  Bu bağlamda çocuk/ların kendisine uzun süreli bakım sağlayan ebeveyni dışındaki ebeveyni ile belirli zaman aralıklarında telefon/web üzerinden iletişimi müzakere edilmeli ve planlanmalıdır. Ayrıca ebeveynlerin de en az ayda bir kere çocukların gelişimi, sorunları, okul ile ilgili gelişmeleri vs. hususları müzakere etmek üzere birbirleriyle telefon/web/zoom/e-posta üzerinden iletişim kurmaları planlanabilir.  Acil durumlar söz konusu olduğunda, ebeveynlerin acil durumlar için iletişim kurulacak kişiler ve iletişim şekli hususunda da önceden belirleme yapmış olmaları önem taşımaktadır. 
Okul EtkinlikleriBoşanma hususunda okulun bilgilendirilmesi ve okul yöneticileri ve öğretmenlerle ilgili olarak iletişim konusunun nasıl yönetileceği, ebeveyn katılımlı toplantı ve özel durumlarda ebeveynler ve okul iletişiminin ve katılımın nasıl sağlanacağı (ayrı ayrı/birlikte) hususunda bir belirleme yapılmalı ve okul da bu konuda bilgilendirilmelidir. Boşanmış aile çocuklarının akran ilişkilerinin kalitesi sosyal destek ve iyi oluş açısından çok önemlidir. Bu nedenlerle akranlarla karma etkinliklere katılımın organize edilmesi elzemdir.  Okullarda yaşanan özel konularda, okuldan ayrılma ya da disiplin konuları gibi hususlarda nasıl/kim tarafından karar verileceği belirtilmelidir. Ayrıca okul notlarının veya özel durumların paylaşılması, okul gezilerine katılım hususunda da kararlar alınabilir.
Okul-dışı etkinliklerÇocukların büyüme sürecinde, okul dışında katıldıkları diğer etkinliklerin yönetimi müzakere edilmelidir. Satranç, spor, dans, yelken, gezi vb. bu etkinliklerin yönetimi, lojistiği ve maliyeti konusunda ebeveynlerin katkısı müzakere edilmelidir. 
İnançÇocukların inanç eğitiminin nasıl ve ne yoğunlukta olacağına planda yer verilmelidir. Hangi kurumdan ve nasıl bir inanç eğitimi ve desteği alınacağı ya da alınmayacağı birlikte belirlenmelidir.
Büyükanne/büyükbaba ve geniş aile ile iletişimBüyükanne ve büyükbabaların ziyareti, hala, teyze, dayı, amca ve kuzenlerle birlikte yapılacak organizasyonlar ya da ziyaretlerle ve iletişim şekline ilişkin kararlar alınmalıdır.
Planlama/takvimEbeveynlik planı yapılandırılırken sadece günlük plan değil aynı zamanda tatil, özel günler, dini bayramlar, ulusal bayramlar ve hafta sonları gibi birçok gün dikkate alınarak yapılandırılmalıdır.
Özel durumlarAile içi şiddet varsa arabuluculuk yapılamayacaktır. Ebeveynlerden biri için çocuğa yönelik fiziksel ya da psikolojik şiddet uyguladığına dair emareler var ise tedavi sonrasında doktor/özel uzman eşliğinde çocuğuyla iletişim ve bağ kurması hususunda müzakereler yapılabilir.
TaşınmaModern dünyada iş bulabilmenin güç olmasına paralel olarak ya da kişisel tercih olarak, boşanan ve velayeti alan ebeveynin çocuğu alarak il değiştirmesi durumuna ilişkin planlamalara yer verilmelidir. Bu süreç çocukların ve diğer ebeveynin yaşam planında çok önemli değişiklikler yaratabilir.
YolculukEbeveynler, çocukları ile yolculuk yapmak ve gezilere katılmak isteyebilir. Tüm yurt içi ve yurt dışı yolculukların diğer ebeveyni de haberdar edilerek gerçekleştirilmesinin önemi büyüktür. Bu sürecin yönetimi, ebeveynlerin birbirlerini ne şekilde bilgilendireceklerine ve kişisel ilişki düzenlemelerinin nasıl yapılacağına ebeveynlik planında yer verilmelidir.
Ebeveyn davranışları  Ebeveyn davranışları ile kastedilen ebeveynlerin birbirlerine karşı doğrudan, ya da çocuklar üzerinden, nezaket sınırlarını zorlayan olumsuz, yıkıcı ve rahatsız edici davranışları ve söylemleridir. Özellikle çocukların, diğer ebeveyne yönelik bilgi almak ya da mesaj göndermek için kullanılması ya da diğer ebeveyn hakkında olumsuz söz ve sıfat kullanılması örnek gösterilebilir. Bu olumsuz ebeveyn davranışları ve söylemlerinin çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri vurgulanarak, bu tür davranışlardan kaçınılması hususunda müzakereler yapılmalıdır.  Ebeveynlerin özellikle iletişim konusunda problemleri devam etmekteyse çocuk/lar ile ilgili konuları, çocukların her iki ebeveynin arasında değişim zamanlarında tartışmamalıdırlar. Bunun yerine, birlikte belirledikleri iletişim saatlerinde müzakere etmelidirler.
Çocukların başkaları tarafından bakımıBoşanan aileler arasında, anne ve babanın dışında zorunlu olduğunda, çocuklara kimin bakacağı önemli bir konudur. Çocuğa bakmakla sorumlu olan ebeveynin koşulları uygun olmadığında, ebeveynlerin dışında çocuklarla kimin ilgileneceği ve bakım vereceği önemli bir tartışma konusudur. Örneğin, bakmakla sorumlu ebeveynin, bir randevusu ya da özel işi olduğunda, çocuklara kimin bakacağı ve ilgileneceği önemli bir konudur.
Çocuk/ların ekonomik desteğiBu madde, zaman içinde çocukların gereksinim duyduğu konularda finans desteğinin nasıl sağlanacağını içermektedir. Çocuk/lar için yapılacak ödemelerin kime ve nasıl yapılacağı yer almalıdır. Gelişen durumlarda, sağlık hizmeti, ders dışı etkinlikler, eğitim harcamaları, Eğitim için gerekli olan bilgisayar, ipad, müzikal enstrümanlar gibi maliyeti fazla olan ürünler, özel etkinlikler ve geziler ile ilgili harcamalar, evcil hayvanlar, sağlık sigortası vb. gibi konularda gereksinim duyulan ekonomik desteğin ne şekilde verileceğine yer verilmelidir.
Ev içi kurallar ve disiplinEbeveynler çocukların sağlıklı ve belirli kurallar ve normlar çerçevesinde büyüyebilmeleri için her iki evde de kurallarda tutarlılık sağlanmalıdır. Ebeveynlerin çocuk/ların rutinleri hususuna özen göstermesi, çocuk/ların yatış, kalkış, yemek, ders saatleri gibi günlük rutinlerine uyumlu şekilde hareket etmeleri, planlamalar yapılırken çocuk/ların düzenlerini mümkün oldukça değişmemesi ve değişiklikler hususunda diğer ebeveyn ile uyumlu olmaları hususunda müzakereler yapılmalıdır.
Özel gereksinimi olan çocuklarEbeveynler, özel eğitime gereksinimi olan bir çocuğa sahip ise yukarıda yer verilen tüm kurallar bu çerçevede yeniden yapılandırılmalıdır. Özel eğitime gereksinimi olan çocukların bakımı ve rutini diğer çocuklardan çok daha özen, çaba ve masraf gerektirir. Dolayısıyla bu rutinlerin ve ekonomik değerlerinin ebeveynlik planında yapılandırılması gerekir.
Ebeveyn şiddetiEbeveynler arası ya da bir ebeveynin çocuğa yönelik şiddet (psikolojik, sözlü, fiziksel),  uygulaması durumunda yapılacaklara yer verilmelidir.
Diğer konularÇocukların büyüme sürecinde karşılaştıkları, üvey anne-baba, ebeveynlerin romantik partneri olması hali, ehliyet, evlenme, askerlik ve iş bulma gibi diğer konulara da ebeveynlik planı içerisinde yer verilmelidir.
Ebeveynlik planına aykırılık haliEbeveynlik planına ait maddelerinin ihlal edilmesi durumunda ne yapılacağına da planda yer verilmelidir.
AnlaşmazlıklarEbeveynlik planında zaman içinde ebeveynler arasında ortaya çıkabilecek anlaşmazlıkların nasıl yönetileceğine ve uzmana başvurma halinde masrafların karşılanması hususuna da yer verilmelidir.  Örneğin; aile danışmanına, ruh sağlığı uzmanına, arabulucu avukata ya da mahkemeye başvurma gibi.
Anlaşmanın revizyonu  Ebeveynlik planı, çocukların büyümelerine bağlı olarak, gelişimsel şekilde değişen ve gelişen yeni koşullara ve durumlara göre yıllar içinde revizyona gereksinim duyabilir. Bu nedenle belirli yaş aralıklarında, gelişim dönemlerinde ya da ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite dönemlerinde kısmi revizyonlar yapılabilir. 

Yukarıda, Tablo 2’de yer verilen temalar, hukuki boşanma gerçekleştirilmeden önce, “arabulucu avukat” ile “ruh sağlığı” uzmanının işbirliği için birlikte “arabuluculuk masasında” müzakere edilmelidir. Müzakereler sonucunda varılan kararlara “anlaşmalı boşanma protokolünde” yer verilerek, hukuki bir metin ve karar haline getirilmelidir. De Bruijn ve arkadaşları (2018) boşanan her bir çift için “standart” ve “zorunlu” bir ebeveynlik planının olmayacağını belirtmektedir. Bu tür konfeksiyon tarzı standart yaklaşım yerine, her boşanan çifte ve çocuklarına özel, aileye özgü bir “ebeveynlik planının”, arabuluculuk masasında birlikte yüz yüze müzakere edilerek ve uzlaşılarak işbirliği içinde hazırlanmalıdır. Ebeveynlik planı, çocukların ihtiyaçları doğrultusunda, yaş ilerledikçe, değişen ve gelişen gereksinimleri de göz önünde bulundurularak değişebilecek ve revize edilebilecek tarzda oluşturulmalıdır. Nielsen (2014) bebekler okulöncesi, ilkokul, ortaokul ya da lise öğrencileri için hazırlanacak ebeveynlik planlarının farklılık göstermesi gerektiğini belirtmektedir. Bu süreçte çocuğun yaşı, ebeveyni ile ne kadar sık ve nitelikli zamanı gece ya da gündüz geçireceğini ve babanın katılımının şeklini ve sıklığını da belirlemektedir. Çocukların gereksinim duydukları temel bakımın, annesi ve babası tarafından hangi evde ve nasıl verileceği, yaşa ve gereksinime dayalı olarak belirlenmesi gerekmektedir. Temel bakıma odaklanılırken çocukların sosyal/duygusal/bilişsel/ahlaki/akademik gelişimleri psikolojik ve davranışsal iyi oluşları; fiziksel sağlıkları; strese bağlı hastalıkları ve babalarıyla olan ilişkilerinin yakınlığı ve dayanıklılığı göz önünde bulundurulmalıdır.

Herkes için geçerli bir ebeveynlik planı geliştirmek söz konusu değildir. Bu nedenle de her bir aileye ve çocuklara özel, biricik bir “ebeveynlik planının” arabuluculuk masasında yüz yüze müzakere edilerek geliştirilmesinin önemi büyüktür. Aileye özel geliştirilen “ebeveynlik planı” boşanma öncesinde, mutlaka “6” aylık deneme sürecine tabi tutulmalıdır. Böylece ebeveynler de hem kendilerini hem de birbirlerini boşanma sonrası, ebeveynlik yaparken görme ve izleme şansını da elde edeceklerdir. Planda çalışmayan ve ebeveynlerin özel koşullarına uymayan durumların görülmesi ve değiştirilmesi şansı da elde edilmiş olunacaktır. Ebeveynlik planı ve içeriğine, alınmış müşterek kararlara deneme sürecinden sonra “anlaşmalı boşanma protokolünde” yer verilerek, bağlayıcı bir “anlaşma metni” haline getirilmeli ve daha sonra mahkemeye sunularak boşanma gerçekleştirilmelidir.  

Lamb ve Lewis (2011) ebeveyn ve çocuklar arasındaki ilişkinin ve etkileşim hem içeriğinin hem de kalitesinin çocukların büyümelerine paralel olarak değiştiğini ifade etmektedir. Tabi ki bu süreçte ebeveynler de olgunlaşmaktadır. Ebeveyn ve çocukları arasındaki ilişkinin uzun dönemde çocukların davranışları ve uyumları üzerinde etkileri bulunmaktadır. Ebeveyn ve çocuklar arasındaki ilişki dinamik bir ilişki olup kültürel, toplumsal, aile ve bireysel koşullara göre değişebilmektedir. Boşanma sonrası ebeveynler ile çocuklar arasındaki ilişki de değişmektedir. Aynı evde, aynı çatı altında birlikte yaşar iken anne-baba ve çocuklar arasındaki etkileşimlerin ve ilişkilerin çocuklar üzerinde hem ayrı ayrı hem de sinerjik bir etkisi görülürken, ailenin dağılmasına paralel olarak ebeveynlerin çocuklar üzerindeki etkileri farklılaşmaktadır. Boşanma sonrası farklı evlerde yaşayan ebeveynlerin müşterek çocukları üzerindeki etkisi, onların psikolojik-sosyal-bilişsel/ahlaki gelişimleri ve uyumları, davranışları, okul performansları, iyi oluşları ve psikolojik sağlıkları açısından üzerinde durulması gereken konulardır.

Boşanma sonrası evden ayrılan ebeveyn ile tutarlı ve nitelikli temas, etkileşim ve ilişki kurulamadığında çocukların daha fazla psikolojik uyum sorunu yaşayacakları belirtilmektedir (Kelly, 2005). İlaveten; boşanma sonrası velayeti alan ve çocukların bakımını üstlenen ebeveyn, genellikle depresyon ve anksiyete belirtileri gösterebilmektedir. Genel anlamda iyioluş düzeyindeki azalma, bekar ebeveynin çocuklarına bakım verme kalitesini de düşürebilmektedir (Amato, 1994). Bunun aksine boşanma sonrası, birlikte ebeveynlik gerçekleştirildiğinde ise çocukların daha iyi duygusal, psikolojik, sosyal, akademik ve davranışsal iyi oluşa yönelik performans gösterdikleri saptanmıştır (Nielsen, 2014). Bu nedenle boşanma sonrası birlikte yaşanmayan ebeveyn ile de tutarlı ve sistematik bir takvim içerisinde sık ve nitelikli bir etkileşim, ilişki ve kaliteli işbirliğinin geliştirilmesinin önemi büyüktür. Boşanma sonrası çocukların yaşamlarında babalarının daha sık ve nitelikli yer alması, onların daha iyi sosyal-duygusal ve davranışsal tepkiler vermelerine, uyum sağlamalarına, daha iyi iletişim ve sosyal beceri kazanmalarına ve okullarında akademik performans göstermelerine vesile olmaktadır. Doğal olarak boşanma sonrası, çocukların büyütülmesi sürecinden ebeveynler arasında gerçekleşecek yapıcı etkileşim, ilişki ve işbirliğinin en önemli belirleyicisi, “boşanmanın gerçekleştirilme” şeklidir. Diğer bir ifade ile boşanmanın mahkemelerde rekabetçi ve yıkıcı bir şekilde mi yoksa arabuluculuk masasında “anlaşmalı boşanma protokolü” geliştirilerek, karşılıklı uzlaşarak ve anlaşarak mı gerçekleştirildiği, boşanma sonrası etkileşimleri de belirlemektedir. Bu nedenle eşler boşanırken rekabetçi, çekişmeli ve yıkıcı bir etkileşimler silsilesi içerisinde değil, ortak çocuklarının büyütülmesi sürecinde onların üstün yararı üzerinden temaslar, etkileşimler ve işbirliği kurularak ayrılığın ve boşanmanın gerçekleştirilmesinin önemi büyüktür. Boşanma sürecinin kalitesi, boşanma sonrası etkileşimlerin ve ilişkilerin kalitesini de belirlemektedir (Kelly, 2005)

Tompkins (1995) “ebeveynlik planı” hazırlama sürecinin ve yüz yüze müzakerelerin, ebeveynler açısından da eğitici ve dönüştürücü bir boyutu olduğunu vurgulamaktadır. Boşanma süreci, duygu yoğun ve stresli bir süreç olduğu için, bu sürecin bir uzman eşliğinde yapılması en doğru yaklaşımdır. Bu nedenle boşanmadan önce, bir arabulucu avukat ya da ruh sağlı uzmanının kolaylaştırıcılığında, birlikte ebeveynlik planı hazırlanmalıdır. Özellikle ebeveynlik planı hazırlanırken yapılandırılan müzakere ve arabuluculuk toplantılarının kendisi, ebeveynlerin boşanma sonrası sorumluluklarını netleştirmeleri ve bölüşmeleri açısından da eğitici bir süreç olacaktır. Bu nedenle boşanma sürecinde, önceliğe ve odağa, malların bölüşümü ya da finans konuları yerine, öncelikle bir ebeveynlik planının birlikte yüz yüze müzakere edilerek hazırlanması konmalıdır. Ebeveynlik planı hazırlanırken müşterek çocukların “üstün yararı” üzerinden sürdürülecek yapıcı müzakereler, malların paylaşımı ve finans konularının müzakeresini de kolaylaştıracaktır. Ebeveynlik planı hazırlama sürecinde geçirilecek arabuluculuk seansları, ebeveynlerin boşanma sonrası süreçte yapacakları yapıcı etkileşimler için de bir hazırlık olacaktır. Nezaket ve karşılıklı saygı ile geçirilen seanslar sonucunda ortaya çıkacak ebeveynlik planı, uygulanması sürecinde de benzer bir nezaketi ve saygıyı yordayabilecektir.

Sonuç

Boşanma sürecine girmiş eşler; hem bireysel hem de çocuklarıyla birlikte oldukça stresli ve yıkıcı bir yolculuğa çıkarlar. Bu yolculuk hem eşleri/ebeveynleri hem de çocukları, psikolojik iyi oluş ve ruh sağlığı açısından sıklıkla olumsuz etkilemektedir. Boşanma sürecine girmiş eşler; bu süreci yasal olarak yönetirken, sıklıkla Türk Medeni Kanunu’nda öngördüğü şekilde, işlenen “kusur” üzerinden süreci yönetmektedirler. Eşler, diğer tarafın ne kadar “kusurlu” olduğunu kanıtlamak için karşılıklı mücadelelerini yapılandırmaktadırlar. Boşanma sürecinde “maddi ve manevi tazminat ve nafaka” süreci işlenen “kusurlar” üzerinden yönetilmektedir. Eşler birbirlerinin kusurları üzerinden bir mücadeleye girdiğinde, süreç eşleri bir daha işbirliği yapamaz, yapıcı ve olumlu etkileşime giremez ve birbirleriyle dayanışamaz hale de getirebilmektedir. Boşanma sürecinde yaşanan olumsuz, yıkıcı, itici, yabancılaştırıcı mücadele sonrasında, boşanma gerçekleştiği takdirde, “eş/karı-kocalık” rolleri biten ama “ebeveynlik” rolleri devam eden bireylerin, ortak çocuklarını büyütürken ve yetiştirirken “birlikte ebeveynlik” yapabilme, çocuklarının büyütürken dayanışma içerisine girebilme ve deneyimlerini paylaşabilme olasılıkları da ya azalmaktadır ya da yok olmaktadır. Mahkeme koridorlarında sürdürülen çekişmeli, rekabetçi ve yıkıcı boşanma süreci, hem eşlerin hem de çocukların ruh sağlığını, uyumunu ve iyi oluşlarını olumsuz etkilemektedir. Buna karşın Teubert ve Pinquart (2010) birlikte ebeveynlik ve çocukların uyumu arasındaki ilişkiyi netleştirmek için 59 farklı çalışma ile yapmış oldukları meta analiz çalışmasında, “birlikte ebeveynliğin” diğer bir ifade ile ortak çocuklarını birlikte büyütmek için gösterdikleri ortak çabanın, çocukların psikolojik uyumları için önemli bir faktör olduğunu saptamışlardır.    

Boşanma sürecinde “maddi ve manevi tazminat ve nafaka”, “mal rejiminin tasfiyesi” ve “velayet” sürecinde “kusur” önemli bir parametredir. Ancak eşler birbirleriyle “kusurlar” üzerinden çekişmeli ve rekabetçi bir mücadeleye girdiğinde mücadelenin kendisi ve yapılış tarzı, boşanma sonrasında eşleri; yeniden müşterek çocuklarını büyütürken ve yetiştirirken, yapıcı etkileşime giremez, işbirliği yapamaz ve dayanışamaz hale de getirebilmektedir. Mahkemede hakim kararıyla, “kişisel ilişki düzenlemesine” karar verilirken, çocuğun üstün menfaatleri referans alındığında, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararları esas tutulur. Ancak, bir çocuk büyürken hem annenin hem de babanın sık ve nitelikli desteğine doğrudan temasına ve etkileşimine gereksinim duyar. Boşanma sürecinde, işlenen “kusurlar” üzerinden olumsuz ve yıkıcı bir rekabete giren eşler, boşanma sonrasında müşterek çocuklarını büyütürken hem işbirliği yapamaz hem de birbirlerinin iyiliğine düşünemez, hissedemez ve davranamaz hale gelebilmektedir. Süreçte “birbirleriyle” yıkıcı rekabet eden ve çekişen eşler; aynı zamanda “müşterek çocuklarının” annesi ya da babasıyla da rekabete girmekte ve çekişmektedirler.  

Boşanma sürecinde birer karı-koca olarak karşılıklı mücadeleye, rekabete ve çekişmeye giren kişiler, bu mücadeleden ruh sağlığı bozulmuş, yıpratılmış, birbirine yabancılaşmış saldırgan ve karı-koca kimlikleri sonlanmış; ancak anne ve baba kimlikleri devam eden bireyler olarak çıkmaktadırlar. Boşanma sonrasında sıklıkla birbirine yabancılaşmış, karşılıklı olumsuz ve yıkıcı düşüncelere, duygulara ve davranışlara sahip, ilişkileri bitmiş anne ve babalar; ortak çocuklarını nasıl büyütecekler? Birlikte nasıl işbirliği yapacaklar? Ve nasıl doğrudan yapıcı etkileşime girecekler? Bu soruların yanıtı, çocukların büyüme sürecinde oldukça önemlidir. 

Boşanma sonrası kişilerin yaşadıkları, stres, depresyon, kaygı, davranış bozuklukları, iyi oluşta azalma, mutsuzluk vb. sorunların yönetimi üzerine odaklanmak yerine, boşanmanın daha işbirlikli yapılması üzerine odaklanmanın ve politika geliştirmenin önemi büyüktür. Boşanma sürecinin yönetim şeklinin niteliği, boşanma sonrası boşanmış kişilerin duygularını, düşüncelerini, davranışlarını belirlemektedir. Boşanma gerçekleştikten sonra, ortaya çıkan sorunların yönetimine ve iyileştirilmesine odaklanmak yerine, boşanma sürecinin daha olumlu, işbirlikli, yapıcı ve uzlaşma ekseninde yönetilmesi üzerine odaklanmalıdır. Diğer bir ifade ile önleyici ve koruyucu yaklaşımlar benimsenmelidir.

Boşanma sonrası ebeveynlerin, ortak çocuklarını büyütürken, “ebeveynlik planları” üzerinden tüm sorumlulukları ve görevleri bölüşebilmeleri, çocukları üzerinden yapıcı etkileşime ve dayanışma içerisine girebilmeleri, müşterek çocuklarına ilişkin sevinci ve üzüntüyü paylaşabilmeleri ve “birlikte ebeveynlik” yapabilmeleri için boşanmanın “arabuluculuk masasında” gerçekleştirilmesi önemlidir. Arabulucunun kolaylaştırıcılığında “anlaşmalı boşanma protokolü” geliştirilirken, ebeveynlik planı ve içeriği üzerinden sürdürülen yüz yüze müzakereler ile gerçekleştirilen boşanmalar hem ebeveynlerin hem de çocukların daha çok lehine olacaktır. Bu nedenle boşanan çiftler, “anlaşmalı boşanma protokolü” geliştirirken süreci arabuluculuk masasında müzakere ederek tamamlamalıdır. Esas olan protokoldeki anlaşma değil; aksine eşlerin birbirlerine ilişkin “işlevsel olmayan çarpık düşünme stillerinin, algılarının, duygularının ve davranışlarının” dönüşmesi ve alternatifleri ile yer değiştirilmesi yoluyla müşterek çocuklarını, “birlikte ebeveynlik” yaparak büyütebilmek için kalbi ve vicdani dönüşümü vurgulayan anlaşmadır. Ebeveynlik planın içeriğinde yer alan konular konuşulurken ve müzakere edilirken, ebeveynler çocuklarının üstün yararı ve iyiliği için düşünmeye, hissetmeye ve davranmaya başlayacaklardır. Birer eski eş olarak birbirlerine ilişkin olumsuz düşüncelere, algıya, duyguya ve davranışlara sahipken; ortak çocuklarının annesi ve babası ile çocuklarının üstün yararı için temas ederken ve etkileşime girerken artık birer partner, çalışma arkadaşı ve ortak gibi hareket etmeye, düşünmeye, hissetmeye ve davranmaya başlayacaklardır.

Dolayısıyla boşanmış eşler arasında birlikte ebeveynlik kapasitesi geliştikçe, ebeveynlerin çocuklarıyla sınırları aşarak özel bir dayanışma ve koalisyona girerek (Margolin, Gordis ve John, 2001), diğer ebeveyni dışlama ve ayrıştırma tercihlerinden de vazgeçmelerine ve işbirliğine girmelerine katkıda bulunacaktır. Ebeveynlerden birisinin, ortak çocuklarıyla sınırları aşarak özel bir koalisyon oluşturup diğer ebeveyni dışlaması hem çocukları hem de diğer ebeveyni oldukça yaralayacaktır. Dolayısıyla her iki tarafta bu süreçten zararlı çıkacaktır. Margolin ve arkadaşları (2001) yapmış oldukları araştırmada özellikle anneler ve oğulları arasında yüksek koalisyon deneyimlendiğini saptamışlardır. Anne ve oğul arasında artan koalisyon, erkek çocukların hem temel bir bakım veren olarak babanın katkısından psikolojik, ekonomik ve kültürel sermayesinden yeterince yararlanmasına engel olurken aynı zamanda da babaların oğullarıyla sağlıklı bir ilişki kurarak babalık yaşamalarına engel olmaktadır.

Sonuç olarak boşanmakta olan eşler eğer çocukları varsa, öncelikle anlaşmalı boşanma yolunu tercih etmelidirler. Çiftler boşanma sürecinde bir arabulucu avukat ve ruh sağlığı uzmanının rehberliğinde, liderliğinde ve kolaylaştırıcılığında, anlaşmalı boşanma protokolünün temel bir parçası olarak “ebeveynlik planını” geliştirmelidirler. Geliştirilen ebeveynlik planının içeriğinde yer alan tüm temalar, ebeveynler tarafından birlikte derinlemesine ve düşünerek müzakere edilerek kararlar alınmalıdır. Daha sonra geliştirilen ebeveynlik planı altı aylık bir deneme döneminden sonra son karar verilip boşanma gerçekleştirilmeli ve müşterek çocuklar uzlaşarak geliştirilen plana sadık kalarak dayanışma içerisinde büyütülmelidirler.   

Kaynakça

Amato, P. R. (1994). Life-span adjustment of children to their parents’ divorce. The future of children,4(1),143-164.

Amato, P. R. (2000). The consequences of divorce for adults and children. Journal of marriage and family, 62(4), 1269-1287.

Amato, P. R. (2010). Research on divorce: Continuing trends and new developments. Journal of marriage and family, 72(3), 650-666.

Amato, P. R. (2014). The consequences of divorce for adults and children: An update. Društvena istraživanja-Časopis za opća društvena pitanja, 23(01), 5-24. DOI:10.5559/di.23.1.01

Amato, P. R. ve Boyd, L. M. (2014). Children and divorce in world perspective. A. Abela ve J. Walker (Ed.). Contemporary issues in family studies: Global perspectives on partnerships, parenting and support in a changing World İçinde (227-243). USA: John Wiley & Sons, Ltd.

Braver, S. L. ve Lamb, M. E. (2013). Marital Dissolution. G.W. Peterson and K.R. Bush (Ed.), Handbook of Marriage and the Family (3th edit) içinde (s. 487-516). New York: Springer.  DOI 10.1007/978-1-4614-3987-5_21

Chase‐Lansdale, P. L., Cherlin, A. J., & Kiernan, K. E. (1995). The long‐term effects of parental divorce on the mental health of young adults: A developmental perspective. Child development, 66(6), 1614-1634.

Connell, M. (2010). Parenting plan evaluation standards and guidelines for psychologists: Setting the frame. Behavioral sciences & the law, 28(4), 492-510.

De Bruijn, S., Poortman, A. R., & Van Der Lippe, T. (2018). Do parenting plans work? The effect of parenting plans on procedural, family and child outcomes. International Journal of Law, Policy and the Family, 32(3), 394-411.

Divorce Issues: Parenting Plan (2022).  https://www.washingtondivorceonline.com/articles/divorce-issues-parenting.html

Guinty, K. (2019). Addressing the consequences of addiction in developing parenting plans. Journal of the American Academy of Matrimonial Lawyers, 32(1), 215-232.

Hawkins, D. N., Amato, P. R. ve King, V. (2007). Nonresident father involvement and adolescent well-being: Father effects or child effects?. American Sociological Review, 72(6), 990-1010.

Kelly, J. B. (2005). Developing beneficial parenting plan models for children following separation and divorce. Journal of the American Academy of Matrimonial Lawyers, 19, 237–254.

Kisthardt, M. K. (2005). The AAML model for a parenting plan. Journal of the American Academy of Matrimonial Lawyers, 19, 223-236.

Lamb, M. E. (2008). Nonresidential fathers and their children. C. S. Tamis-LeMond, N. Cabrera, (Ed.), Handbook of father involvement: Multidisciplinary Perspectives içinde (s. 169-185). Taylor & Francis e-Library.

Lamb, M. E. (2016). Critical analysis of research on parenting plans and children’s well-being. In L. Drozd, M. Saini ve N. Olesen (Ed.), Parenting plan evaluations: Applied research for the family court (pp. 170–202). Oxford University Press.  https://doi.org/10.1093/med:psych/9780199396580.003.0007

Lamb, M. E., ve Lewis, C. (2011). The role of parent–child relationships in child development. In M. E. Lamb ve M. H. Bornstein (Ed.). Social and personality development: And advanced textbook (pp. 259-307). New York: Psychology Press.

Margolin, G., Gordis, E. B. ve John, R. S. (2001). Coparenting: A link between marital conflict and parenting in two-parent families. Journal of Family Psychology, 15(1), 3–21. doi:10.1037/0893-3200.15.1.3

Nielsen, L. (2014) Parenting Plans for Infants, Toddlers, and Preschoolers: Research and Issues. Journal of Divorce & Remarriage, 55(4), 315-333. DOI: 10.1080/10502556.2014.901857

Peterson, T. A. (1999). The State of Child Custody in Minnesota: Why Minnesota Should Enact the Parenting Plan Legislation. William Mitchell Law Review, 25(4), 1577-1617.

Sanders, J. (2007). Age appropriate parenting plans: Using child developmental information. American Journal of Family Law, 21(3), 67-74.

Strohschein, L. (2005). Parental divorce and child mental health trajectories. Journal of Marriage and Family, 67(5), 1286-1300.

Teubert, D., & Pinquart, M. (2010). The association between coparenting and child adjustment: A meta-analysis. Parenting: Science and Practice, 10(4), 286-307.

Tompkins, R. (1995). Parenting plans: A concept whose time has come. Family & Conciliation Courts Review, 33(3), 286–297. https://doi.org/10.1111/j.174-1617.1995.tb00371.x

TÜİK (2022 Şubat 25). Evlenme ve Boşanma İstatistikleri-2021 [Haber bülteni].  Erişim adresi: https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Evlenme-ve-Bosanma-Istatistikleri-2021-45568.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası. https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.2709.pdf

Türk Medeni Kanunu. https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.4721.pdf

Warshak, R. A. (2014). Social science and parenting plans for young children: A consensus report. Psychology, Public Policy, and Law, 20(1), 46-67.

Zill, N., Morrison, D. R., & Coiro, M. J. (1993). Long-term effects of parental divorce on parent-child relationships, adjustment, and achievement in young adulthood. Journal of Family Psychology, 7(1), 91–103. https://doi.org/10.1037/0893-3200.7.1.91

İletişim: Abbas TÜRNÜKLÜ;Dokuz Eylül Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Psikoloji Bölümü, Uygulamalı Psikoloji Anabilim Dalı, Tınaztepe Yerleşkesi, Buca, İzmir. E-posta: abbas.turnuklu@deu.edu.tr